Gecmisle ve gelecegi birlestirmede arkeoloji süphesiz en önemli disiplinlerden biridir. Bellegimizin ilk kirintilari arkeolojik verilerdir. Gecmisi anlama ve yorumlama arkeolojinin, mimariden antropolojiye, sosyolojiye, iletisime, kadar genis bir yelpazede isbirliginin sonucudur.
Dijitallesen dünya, toplumsal bellegimizin korunmasi ve saklanmasi icin önemli avantajlar saglar. Bunlarin basinda dijital görüntü ve sinema gelmektedir. Genis kitlelere ulasabilmesi, akilda kaliciligi arttirmasi, tekrar tekrar izlenebilmesi, zaman ve mekandan bagimsiz olmasi sinemayi farkli calisma alanlarinin ortak ya da birlesme noktasi haline getirmistir.
Arkeolojinin sinirlarini genisletmek, bilinirligi arttirmak, görsel hafiza yaratmak, sinir ötesine gidebilmek icin sinema ve özelde belgesel sinema vaz gecilmez bir sanattir. Estetigin, etigin ve teknolojinin birlestigi belgesel sinema, arkeolojinin enginligiyle bütünleserek bellegimizde yeni bir yer acar.
Yazar Sinem Tuna, arkeoloji ve belgesel sinemanin besleyici ve zenginlestirici isbirligini Türk arkeoloji belgeselleri üzerinden derinlemesine incelemektedir.