Zaman herkese göre farkli gecer. Kimilerine günler hic gecmez hele ki kavusmak istedigin biri varsa ya da olmasini bekledigin bir olay O zaman sanki yerinde cakili kalir. Benim icin de öyleydi. Kavusmak istedigim iki kisi vardi hayatimda Biri benim yüzümden topragin altinda yatiyordu. Ona kavusmam icin ölmem gerekiyordu. Digeri de her gece hasretiyle kücücük giysilerine sarildigim oglum Haluktu. Onun icin hayatta kalmam gerekiyordu. Bense Arafta kalmistim. Ne ölebiliyordum ne de yasayabiliyordum. Sonsuz bir döngünün ortasinda ve zamanin duraganliginda asili kalmis gibiydim. Gündüzleri güclü kadini oynarken geceleri bir zavalliydim. Gecmek bilmeyen günleri bir pranga gibi pesimde sürüklüyordum.
Yakasini bir türlü birakmayan gecmisiyle bas etmeye ve kendini bulmaya calisan ünlü bir yazar; Öykü.
Gecmisin derinliklerinden cikip gelerek, yasananlarin aslinda öyle olmadigini anlatan bir büyükanne; Piraye.
Piraye Hanimin son nefesinde kendine verdirdigi sözü tutmaya calisan genc ve basarili bir avukat; Doruk.
Acilarla gecmis bir ömrün ve hic kimselere anlatilmayan sirlarin günün birinde ortaya cikmasiyla birlesen hayatlar... Nefret edilen yerde gercek aski bulmanin, küllerinden yeniden dogmanin hikayesi
Belki de kalbimizdeki aglamayi durdurabilecek tek sey gözyaslarimizdir.