Sevgili Seher Seylanin, yüregini avucuna alarak gerceklestirdigi son derece etkileyici bu calisma, insana üc soyut kavrami sorgulatiyor Gercek, dogru ve zaman. Gercekle dogru ayni anlamda iki sözcük gibi gelse de insana, aslinda ne kadar farkli olduklarini biliriz. Dogru göreceli ve degiskendir, gercek ise tektir ve mutlaktir; yok sayilabilir, görmezden gelinebilir, üzeri örtülebilir ama degistirilemez ve yok edilemez. Neye göre, kime göre dogru sorusu sorulabilir Neye göre, kime göre gercek gibi bir soru yoktur. Gercek gercektir hicbir seye göre degildir ve bir gün mutlaka cikar ortaya. Ya rahatlatir ya da tokat gibi carpar. Kendimizce hangi dogrulara siginarak, ne kadar görmezden geldigimize baglidir. O dogrular ki cogu zaman yanlis bilgiyle, körü körüne inancla, yönlendirilmekle hatta cikarlarla sekillenmistir. Kisisel olanlar kisiyi baglar, toplu olarak dogrular yaratip, bunlari gercek kabul etmek ve bilmeyene kabul ettirmek tarihi yanilgilara yol acar. Tarih kirliligine neden olur, yanlistir, tehlikelidir, gelismeyi yavaslatir.
Son yillarda gerek diasporada gerek ülkemizde yapilan, 1915le ilgili belgesel calismalari, derinlere itilmis, bastirilmis acilarla yüzlesip, 100 yillik dügümü el birligiyle cözmemize yardimci olabilir. Hele de bu calismalari Seher gibi sectigi konuyu ictenlikle tarafsizlikla, empatiyle ele alan insanlar cogalirsa...